plasticwings.org

"barışa rock" etkinliği için söyleyecek bir kaç lafım vardı, baktım ki sayın kırkbeş benden önce ve tam benim düşündüğüm şekilde yazmış. o halde onu okuyalım lafı uzatmadan ve tebrik ederekten;

festival deyince aklıma geldi, rock n coke'a alternatif festival yapmışlar, barışarock (bravo), tabi bunu yapan dangalakların başını müthiş barış şarkılarıyla kışın bol bol miyavlamış olan mor ve ötesi çekiyor. ay hadi mevzunuzu anladık diyelim de niye buna alternatif bişi yapıyosunuz, şimdi mi aklınıza geldi. sidik mi yarıştırıyosunuz, şapşal mısınız.

tabi mor ve ötesinin mevzusunu anlayamadım o ayrı, fanta reklamında fantaa fantaa diye şarkı söylerken farklı bir durum mu vardı, o coca cola company'nin değil miydi de biz mi anlayamadık. şu sinir dolu yazımı mor ve ötesi'nin sözleri foolish kasanova'yla yarışan savaşa hiç gerek yok şarkısıyla bitiryorum;

"kimlerdensin,onlardan mı?
petrolden mi,hayattan mı?
kimlerdensin,onlardan mı?
yok,savaşa hiç gerek yok"

hepimiz biliyoruz ki, coca cola sadece bir içecek markası değil. o bir hayat tarzı... o bir duruş... o bir küresel sistemin logosu! bu bilgiden kaçış yok. aslında hepimiz farkındayız...

barışarock! festivali hakkında daha fazla bilgiyi web sitelerinden bulabileceğiniz gibi kısaca özetlemek gerekirse; cola-cola'nın düzenlediği "rock 'n coke" festivaline alternatif bir oluşum olarak düzenlenmiş, rock 'n coke'un celebrity kadrosuna karşı mor ve ötesi, baba zula, hakan kurşun, infected (!), yaşar kurt ve bir çok sanatçıyı bünyesinde barındıran bir festival.

işin özü festival bana '99 yılında düzenlenen depremzedeler için helikopter pistindeki punk konserini hatırlattı. umarım sonu benzemez.

hazır batı ve orta avrupa'dan gelen sıcaklar ülkemizi etkisi altına almaya başlamamışken bloglayalım da rengimiz gözüksün dedik aile eşrafı olarak. yoksa sıcaklarda yazıp enstütümüzün ortaya çıkardığı sonuçları bozmak gibi bir fikrimiz olmadı asla.

ailecek yaptığımız keyifli emirgan çınaraltı çay bahçesi gezmesini boğazda turlayarak bitirme kararı aldığımız şu şahane istanbul akşamından bahsetmek istiyorum. elimizde en hakiki kahramanmaraş dondurmalarımızla arabaya doğru yol alırken başımıza geleceklerden bi haberdik. "yolu uzatmayalım. şuradan dönüp kaçalım, polis de yok zaten." şeklinde işleyen türk kafamızla polisin olmadığı köşebaşında kaldırıma dikilmiş harika bir demire toslamak suretiyle ön tamponumuzu yerlere sermiş bulunduk. yılların emektar tanktan bozma renault'su, camı çatlak, lastiği patlak, debriyaj pedalı bozuk da olsa bana mısın demeden ilerleyen arabası şak diye yarılıverdi ön cephesinden. bir elimizde tampon, diğerinde dondurma sokağın ortasında kalakaldık gecenin bi saati.

yardımlaşmayı seven türk amcaları sayesinde tamponun bagaja sığmayacak kadar geniş olduğuna karar verildi ve kendisini ön koltuğa "oturttuk". şoför koltuğunun yanında bir co-pilot havasındaki tamponumuzla boğaz turumuzu hiç birşey olmamışçasına devam ettirirken herşeye karışmaya meraklı polis abi tarafından atılan laflara maruz kaldık;

polis; tampon arttı galiba.
anne; fazla geldi de, havadar olsun diye koltuğa aldık.

kıssadan hisse, ön koltuğunuzda bir adet tamponla trafiğin sıkışık olduğu mekanlarda bulunmamak gerekiyormuş. bütün yoldan geçenler size bakıp gülüyorlarmış.

ter atmaktan zayıfladığımız yaz günlerinde kliması çalışan internet cafelerden başka bizi sevindirecek bir olay varsa o da liglerin başlamasıdır heralde. yeni sezondaki transferlere şöyle bir bakarsak van hoydonklu fener'in ilk bir kaç hafta "muhteşem, inanılmaz, frikik ustasi hoydonk" başlıkları ile spor sayflarında olacağından eminim. kırk yılın başı kale önünde faul olup da hoydonk başarı ile kullanabilirse. de boer'li galatasaray'ın hali ise meçhul. türkiye'de iş yapar ama yurtdışında pek yürümez artık gibi geliyor bana.

geldik son şampiyona.. "beşinci dakika panÇu, kafa, ahh... direk!" daha fazla bir şey söylememe gerek var mi?

en iyi görüntü, imanlý bir beyin ve erdemli gözlerle elde edilir, çalmak çýrpmak ise dinimizce günah olduðu gibi ahlaksýz bir davranýþtýr.