plasticwings.org

değişik konularda yazan birkaç kişinin web günlüğü.



29 Mayıs, 2005

klima yağmurları

2 Yorum  | plush | 21:04
balkanlar üzerinden gelen ve üç ay etkisini sürdürecek olan klima yağmurlarının etkisi altına girmiş bulunmaktayız. kaldırımların sağ taraflarından yürümeyiniz.

27 Mayıs, 2005

tavuk suyuna çorba

2 Yorum  | spineless | 18:24
en sevmediğim yazarlar sıralamasında ilk üçte olan hıncal uluç yine yapacağını yaptı, sinirleri hoplatan bir yazıyla plasticwings gündemine bomba gibi düştü. aslında sadece gülüp geçmek gerekir bu yazıya, okuyalım da hep beraber gülelim istedim.
"Yıldız Savaşları III. Bölüm, bir çocuk filmi olabilir. Ama içerdiği şiddet yüzünden çocuklardan kaçırılması gerekir.. (Ben seyrederken, hem de gece seansı, çocuklar vardı salonda.. Ne ayıp?..) Çelişki burda.. Bu film kimin için o zaman?

Film başından sonuna her bahane ile kavga.. Kılıç kavgası.. Ama bu kavgalarda mesela Çin filmi Hero'daki lezzet, koreografi, estetik yok.. İlkinden sonra bıkıyorsunuz. Giderek filmden bıkıyorsunuz.."

böyle buyurmuş hıncal hazretleri. (yazının tamamı) bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak diye buna deniyor herhalde. zaten yazısında da sadece "a new hope" ve bu filmi izlemiş olduğunu belirtmiş. dünya üzerinde milyonlarla hayranı olan, şu ana kadar geliştirilmiş en büyük evrenlerden biri durumundaki star wars'u bir çocuk filmi sanıyor. (lord of the rings'i de sirk zannediyordur büyük ihtimalle.) bu kadar geniş bir evreni anlamanın, takip edebilmenin ve bundan heyecan alabilmenin ne kadar büyük bir düşgücü gerektirdiğinden, bu düşgücüne sahip olan insanların aslında ne kadar donanımlı olduğundan bihaber dolaşıyor ortalıkta. bu film kimin için demiş ya, bu film kafasını sadece kendisine verilen gerçekleri anlamak için kullanmakla yetinmeyip, düşgücü sayesinde paralel evrenleri de yaratabilen, anlayabilen insanlar için.

koreografiyi sadece pastoral renklerle bezeli bir geriplanla birleşmiş havada asılı kalıp kılıç sallama hareketleri olarak düşünen insanların anlamasını beklemiyorum ışın kılıcı savaşlarının güzelliğini. ewan mcgregor ve hayden christensen'in her gün ikişer saatten kılıç kullanma antremanları demek ki boşunaymış. darth maul'un çift taraflı kılıç kullanırkenki hareketleri, obi-wan'ın daha gemiden çıkarken havada taklalar atarak hakladığı robotlar, palpatine'nin tek bir hamleyle yere serdiği jedilar, anakin'le obi-wan'ın sırt sırta savaşlarının hepsi hıncal bey'in görüşüne göre basitmiş!

bilimkurgudan hoşlanmayan insanları anlayışla karşılarım. herkes herşeyi sevmek zorunda değil ne de olsa. ama bir de saygı duymak vardır ki, çoğu insan bunu yapmayı beceremez. popüler olana sataşıp, alternatif olmaya çalışmak ise tepki çekmenin en kolay yolu. pazar günleri köşesinde yer verdiği arabesk hayat masallarıyla, modası geçmiş fıkralarıyla, sevgili okuyucuları öğrensin diye gittiği milyarlık tatilleriyle, güzellik yarışması üyelikleriyle hıncal bey, bu film asla sizin için değil.

kıssadan hisse: beyninizin kaldıramayacağı filmlere gidip, sonra ben anlamadım demek yerine "kötü bu kakakaka. çocuk filmi ciuvciuv" diyerek rezil olmayınız saygıdeğer okuyucular.

24 Mayıs, 2005

you will never walk alone

5 Yorum  | plush | 16:09
liverpool fc logowalk on through the wind
walk on through the rain
tho' your dreams be tossed and blown
walk on, walk on
with hope in your heart
and you'll never walk alone
you'll never, walk alone*


the beatles, anathema, apollo 440, Elvis Costello, Echo & the Bunnymen, Atomic Kitten ve sex sırasında hep unutulan George Harrison'u çıkartan toprakların istanbul'a gelemeyen taraflarına söz veriyoruz sizler kadar yürekten söyleyeceğiz.

herkesin okulu kendine

5 Yorum  | plush | 01:36
her ne kadar işimiz web design, usabilty, css vs. üzerine olsa da aşkımız plasticwings'e bunları karıştırmamayı tercih ettik. ama sene içine yapmadıklarını bırakmayan okulların, eziyetlerine okul dışında devam etmelerini kaldıramıyorum.

mayıs'ın son haftası kızların, erkeklerin yaz öncesi ısınma turlarına çıktığı bahar şenliklerine akmak için bir kaç search yaptım. tatmin edici bir cevabın çıkması imkansıza yakın olduğundan tek tek üniversiteleri kontrol etmek istedim.

bilgi üniversitesi
'nin buzdolabı kılıklı ingilizce sitesi, linkleri çalışmayan ve firefox'ta ayılıp bayılan msü, doksanlı yılların modası drop shadow ve navy mavi rengi ile hayatına devam eden istanbul üniversitesi'ne karşılık taş gibi duran taşkışla.net var elimizde. onun da bahar şenlikleri geçmiş zaten..

gelecek sene bahar şenliklerini sitelerine göre seçmeye karar verdim. ilk indeksleten kazanacak. süreniz başlamıştır.

bilgi.vcd sitesinde ki asistanların fetiş fotoğrafları görmeyen kaldı mı?

22 Mayıs, 2005

ırlandalı fenerli

5 Yorum  | Vladivostox | 22:59
resmi olmasa da pratikte züper futbol ligimiz nihayet neticelendi. 5-10 haftadır ha oldu ha olacak derken fener ancak sondan bir önceki maçta takabildi beline gümüş kemeri. klişe tabirle ezeli ve ebedi hasmı gs'yi yenerek. anlamlı. maçı izlemedim ama. evin yakınlarında nedense hiç bir digitürk sahibi mekan yok, "football free zone" buralar. potansiyel para kazanma mecrası, sermaye birikimi olanlara duyurulur.

neyse, daha evvel light bi fenerliyim demiştim; yeni bir sıfat daha bahşediyorum kendime "hisli"... tamam gs'yi yendik pek sevindik hatta bol bol da havai fişek yolladık gökyüzüne herkes bu çoşkuya şahit olsun diye. yalnız maçın başında ortasında ve sonunda atılan su ve bilimum meşrubat şişelerine ne gerek vardı? gladyatör arenası gibi. topçuların soyunma tünellerine girerkenki hallerine ne demeli? bazıları bunlara ayrıntı dese de, şeytan ayrıntıda gizlidir sözünü de nakşederim akabinde... hislendim bir anda; "içimizdeki ırlandalılık" damarım depreşti.

20 Mayıs, 2005

benimle belgelerle konuş

3 Yorum  | plush | 10:47
645 hanım'la konuşurken farkettiğim bir şey; hayatı case study (vaka incelemesi) tadında yaşadığımdı.

hani olur ya otobüse binersiniz. pasonuzu yanınıza alıp almadığınızdan emin değilsinizdir. olabilecek bütün olasılıkları kafanızdan geçirirsiniz. benim de bu gün kafama takılan şeylerden birisi; kimin buluşma mekanına daha önce geldiğinin anlaşılmasıydı.

erkek milletinin tarihten bu yana yapabildiği en iyi trip kız arkadaşını soğukta ne kadar beklediğini çeşitli sıfatlarla anlatabilmesinden öteye gidemediğini düşünüyorum. zaten bu tripte buluştuktan sonra yapılan iki manevra ile kızlar tarafından bertaraf ediliyor. işte bu yüzden çeşitli popüler buluşma yerlerine (taksim burger king önü, kadıköy rex sineması) gibi mekanların önüne q matic'ler koyulsun. bilelim kimin ne zaman gelip gittiğini. hem böylece vapurda, köprü üstünde buluşmaya dakikalar kala çektiğimiz vicdan azapları törpülenir, o kağıt kare parçaları belki ayrılıklara neden bile olabilir.

yoksa olmayacak böyle ilişkiden dürüstlük beklemek, anca sopayla, dayatmayla..

16 Mayıs, 2005

darth vader ve yedi jediler

4 Yorum  | spineless | 14:15
28 yıllık bekleyişin 3 (yazıyla da üç) gün sonra sona ereceği gerçeğine hala alışamamış olsam da, star wars 3: revenge of the sith günlerdir rüyalarıma giriyor.

film için 1,5 ay önceden sıraya giren insanlar, star wars oyuncakları, george lucas'ın the o.c.'ye konuk olması, fan filmleri, lego wars derken her dakika yeni bir haber çıktı ve üç yılın nasıl geçtiğini bile anlayamadık. şu son üç günün ne kadar zor geçeceğini tahmin bile edemiyorum.

bu heyecanlı bekleyiş süresince canla başla çalışan star wars türk ailesi yine mükemmel bir işe imza atmış. metrocity (levent) ve town center (bakırköy) alışveriş merkezleri tamamen film için dekore edilmiş. metrocity'de star wars müzesi açılmış. 12 mayıs'ta başlayan etkinlikler, 31 mayıa kadar devam edecek.

uzun lafın kısası, 19 mayıs gençlik ve spor bayramı etkinliklerine de denk gelmesi nedeniyle her yaştan starwars seveninin ilk günde sinemaları doldurup, anakin skywalker'ın darth vader'lığa geçişini kutlamaya, yoda ve obi-wan kenobi'nin dellenmelerine şahit olmaya, anakin'le obi-wan arasında gerçekleşecek ve muhtemelen efsane sahnelerden biri olacak düelloyu izlemeye, luke ve leia'nın doğumuna, cumhuriyetin çöküşüne ve imparatorluğun yükselişine tanıklık etmeye bekliyorum.

yazıdaki 7 klişeyi bulana sürpriz hediyeler var.

15 Mayıs, 2005

ösym pazar bulmacası

0 Yorum  | Vladivostox | 22:12
les enteresan bir imtihan; öss gibi ama aslında epeyi farklı. sanırım eğlenceli olarak tanımlamak daha doğru. tabii bu hissin oluşumunda sınava girerken stresten arınmış olmanın da payı var. sayısal kısmındaki sorular herhangi bir gazetenin pazar günkü bulmaca eklerindekilere benziyor. sabah erkenden kalkıp mutfak masasında bulmaca çözmeye başlamış gibi oldum soruları çözerken. bi tek sıcak bi çay ve terlikler eksik. rahatsız ve sallanan sıralar da cabası. ek$i'de yer alan bir benzetme de cuk oturuyor duruma; "sorularını ateş böceği ercan'ın hazırladığı posta eki bulmaca gazetesi gibi les"

daum'un ya da derwall'in maç sonrası demeçlerinden birini okuma parçası yapmışlar misal. havuz ve işçi problemlerini de görünce içim kıpırdanıverdi heyecanla, eski bir tanıdığı yıllar sonra görmüşüm gibi. ösym'ye bi e-posta atıp her imtihan zamanında sınavın bi kopyasından bana da göndermelerini isteyeceğim.

son olarak, çatalhöyük'te insanlar evlerine kapı ya da pencere yapmazlarmış, çatıdan girerlermiş içeri. genel kültür işte.

alkol bütün kötülüklerin anasıdır

2 Yorum  | plush | 02:22
ne çok konuşmuşum öyle.

"reklamın iyisi kötüsü yoktur."

12 Mayıs, 2005

untitled v 1.1

5 Yorum  | plush | 19:35
ne zaman need for speed underground'u arabanın önündeki kameradan oynamaya kalkışsam, kendimi gelin arabalarının önündeki bebek gibi hissediyorum.

05 Mayıs, 2005

kutlu ikea günleri

2 Yorum  | spineless | 02:04
şekilli günlere olan sevgimin büyüklüğü, açılışını 05.05.05 gibi harika bir günde yapan ikea'yı daha da çok sevmeme neden oluyor. bu arada otobüs duraklarındaki reklamları gün aşırı değişiyor mu bu adamların yoksa bana mı öyle geliyor?

04 Mayıs, 2005

siz, biz, onlar

0 Yorum  | spineless | 01:58
tam da replikas'ın avaz'ının çıkmasının yakınlaştığı döneme denk gelen "iki genç kız" filmi için (hem de türkiye'nin ilk gençlik filmi kendileri) kalktık, hiç üşenmeden sinemaya gittik.

perihan mağden, sevmeyeni seveninden fazla bir yazar olsa da, yazdığı bir kitabın filme çekiliyor olması bir hayli ilgi uyandırdı bende. özellikle başrollerinden birinde zamanında bol bol atıştığı hülya avşar'ın olması daha da eğlenceliydi. filmin açılışındaki sahne de dahil olmak üzere, hülya avşar harika bir anne-histerik kadın profili çiziyor. berlin in berlin'i izleyenler bu tip sahnelerin hülya avşar'ın ödül performanslarına etkisini hissedebilir belki.

filmin iki ana karakterini oynayan vildan atasever ve feride çetin'in performansları da gayet iyi olmakla beraber bana yer yer abartılı geldi. film boyunca ha öpüştüler ha öpüşecekler diye beklemekten bazı yerleri kaçırmış bile olabilirim. gerçi yönetmen kutluğ ataman bir röportajda kitabı okurken hiç bir lezbiyenlik belirtisi görmediğini, sadece iki arkadaş arasındaki değişik bir sevginin anlatıldığını savunuyor.

özetle film replikas'ın müzik bombardımanıyla iyi vakit geçirtiyor. özellikle filmin sonu için seçtikleri müzik, yerinizden kalkamadan bir süre boş boş ekrana baktırabiliyor. bu arada kızların ağzına küfür yakışmadığını düşünenlerdenseniz, bu filmde biraz fazlaca canınız sıkılabilir.

03 Mayıs, 2005

çocuklarım olmadan asla

1 Yorum  | plush | 02:53
her seferinde yeni modeller ve ümitlerle gittiğim berber ve kuaförlerden sahayı hep başım önde terkediyorum. ulaşabilecekleri en mükemmel noktada basiretleri bağlanıyor. asimetrik kesimler, olmayan yerlerden tüy almalar ile sözde detaylara dikkat eden esnaf modeli yapıp bir de fazla para alıyorlar. nefret ediyorum hepsinden!

neyse ki galatasaray yokuşundaki sahaf dükkanı nejat işler'inmiş. arada bi eve giderken kesişiyoruz ben ona aliye bakışı atıyorum ama hiç bilmiyormuş gibi davranıyor. robinson'da ki aşkımı kıskanıyor olabilir, emin değilim.

↑ Yukarý Çýk

Arþiv

Liverpool