plasticwings.org

değişik konularda yazan birkaç kişinin web günlüğü.



27 Mayıs, 2003

v for victory

0 Yorum  | spineless | 04:02
sabah saatlerinde cnn'den gelen bir breaking news haberiyle japonya'nın kuzeyindeki büyük yerleşim birimlerinden birinde 7 şiddetinde bir deprem olduğunu öğrendik. japon muhabir sanki hiç bir şey olmamışcasına huzurlu, normal bir ses tonuyla "henüz bildirilen bir yıkım, can veya mal kaybı bulunmamaktadır." dedikten sonra depremle ilgili tek görüntü olan bir ev yangınını göstermeye başladılar. akabinde japon muhabirin söyledikleri çok değişik hisler yaşattı bünyemde; "bu büyüklükte bir deprem başka bir ülkede olsaydı, binlerce ölü olurdu. iyi ki japonya'da oldu."

depremin ve diğer doğal felaketlerin yaşattıklarına artık uyumak kadar alışmış olan bünyelere sahip olan türk insanları, cezayir'de olan deprem ve akabinde yalan olmuş internet bağlantılarıyla deprem öncesi tedbirsizliğin bir sonucunu daha yaşamaktalar günlerdir. bu yüzdendir ki insanın canı yazı yazmak istemiyor buralara. linksiz bir yazı, yavan geliyor. hatta blogger'ın kendisi bile açılmakta o derece zorluyor ki, daha 30. saniyede kapatmaya yöneltiyor exploreri.

hazır blogger'ı açabilmişken, sertab erener ve küçük madonna'ların örövizyön başarılarını, akabinde gelen beşiktaş'ın şampiyonluğunu (her ne kadar hoşnut olmasam da), uzak'ın cannes'da aldığı ödülleri duydukça sevindim. bir de utanmadan tebrik ediyorum kendilerini burdan. yürrüyün be koçlar, kim tutar sizi!

21 Mayıs, 2003

21 mayıs 2003 çarşamba

dünya süt günü'nüz kutlu olsun, esen kalın.

17 Mayıs, 2003

eğlenceye 'giriş' biletiniz

ardarda gelen konser haberleriyle maymuna dönmüş olan bendeniz film festivali akabinde gelen -unofficial olsa da- müzik festivaliyle bir kez daha maddi sorunlarımı hatırladım. hala biletleri satışa sunulmamış olan şirin festivalciğimiz h2000'i de sayarsak şöyle rahat bir 200 milyon gerekmekte ilgimi çekenlere iştirak edebilmem için.

sıradan sayarsak şayet -artık çok geç olmakla beraber- 18 mayıs günü paradise lost'la başlayacak herşey. aynı gün büyük bir beceriyle pentagram'ın da harbiye açıkhava tiyatrosu dolaylarında tıngırdatıyor olması lazım. partileri martileri boş verirsek eğer diğer büyük olay olan (max'sız nolcaksa artık) sepultura 1 haziran'da, efes pilsen'in festivaline teşrif edecek olan moby ve gus gus 14 haziran'da (ki kendileri öss'den bi gün öncedir, teessüf ederim), dio ve kreator gazlı rock the nations 29 haziran'da gerçekleşecek.

20-21-22 haziran tarihlerinde gerçekleşecek olan pek kıymetli h2000'i araya sokuşturup haksızlık etmek istemedim. her sene daha da güzelleşeceğine abuklaşan festivalcik 2004 senesinde muhtemelen yavuz bingöl'lere, mahsun kırmızıgül'lere kucak açacaktır. bu kadar grubu ayrı ayrı getirmek yerine hepsini bi festivale koyup biletini yüksek meblalarla satsan daha şahane olur diyorum kişisel düşünce olarak ve mtv destekli belçika festivali rock werchter'i utana sıkıla linkliyorum. "gavur işi bize ters" diyenlere de şurası var en etkinliklisinden.

yine de belirtmek isterim ki esas festival haziran ayının ilk cumartesisine denk gelen günde vuk-u bulacaktır, hürmetler.

ah o otobüste ben de olsaydim

0 Yorum  | spineless | 14:43
bir kısım insanın öve öve bitiremediği pek saygıdeğer nilüfer, ki halk arasında süper kekli otobüs diye bilinir, kamil beyler yerine tercih ettiğimiz dönüş yolu taşıyıcısı oldu bu sefer. annemin bütün dırdırlarına rağmen sonuna kadar savunduğum bu otobüsçük beni sırtımdan vurdu.

otobüse ilk bindiğimizde koltuktaki yastıkları görüp sevindik ama daha sonra başımıza gelmeyen kalmadı. önce muavin abinin bardakları kafamıza düştü, sonra oramıza buramıza kahve döküldü. hadi neyse otobüs sarsıntısıdır, normaldir derken bursa'nın abuk bir yerinde otobüsün mazotu bitti. şoför bey amcalar ellerinde boş kola şişeleri yürüyerek mazot alıp döndüler. (koltuk altına bişeyler sıkıştırıp benziciye yürüme durumu başka şeyler çağrıştırdı bana, akşam akşam hislendim.) mazot aldıktan sonra çok şükür yola çıktık. bu sefer de geç kalmamak için gaza yüklenen şoförcüm "gemlik'e doğru denizi göreceksin şaşırma"yı "gemlik'e doğru denize dalacaksın şaşırma"ya çevirdi. bütün zorlukları atlatıp otogar'a geldiğimizde tonluk çantalarla baş başa kaldık, bu sefer de servis gelmedi. yaklaşık 10 saatlik yolculuktan sonra eve geldiğimde baygınlık geçirdim.

en güzeli evinde oturup, insanların sana gelmesini beklemekmiş, bunu da öğrendik.

03 Mayıs, 2003

genuine draft

şekilli günlerde yazmamak bünyemde alerji yaptığı için havanın bütün sıcağına, internet cafelerin bütün iticiliğine rağmen koşarak yazı yazmaya geldim. sokakta darbuka çalan amcalar ve age of empires oynayan çocukların sesleri eşliğinde harfleri eksik klavye ve iğrenç koltuk ikilisiyle boğuşuyorum.

sadece bir sene uzak olmama rağmen izmir'in sıcağını unutmuş olmam şaşırttı beni. ilkbaharın yaşanmadığı şahane şehirde nisan ayının yağmurları ve rüzgarları ardından birden bire yaz geliverdi. bir bavul dolusu uzun kolluyla gelen beni de hayal kırıklığına uğrattı bu durum. yine de uzun kollu üstü t-shirtler ve çizgili çorap-converse çeşitlemeleriyle istanbul alter ruhunu yaşatıyorum burda da(!). izmir'in kızlarıysa her zamanki gibi. tek değişiklik gitgide boylarının uzamaya başlaması sanırım.

değişmeyen birşeyin de öğrencilik kurumunun olduğunu gördüm lisemi ziyaret ederken. cam köşesi en arkada oturan haylaz öğrenci, en ön sırada oturak ceketli sınıfın çok çalışanı, köşedekilerle zaman geçirse de öğretmene soru sormaktan geri kalmayan sınıf başkanı, hem makara peşinde olup hem de yüksek notlar alan sivri zekalar aynen mevcuttu rastgele girdiğim bir sınıfta. zil çalmasına 1-2 dakika kala kapının önüne gidip beklemeler, sınıftan çıkarken bağrışıp çağrışmalar, evde çözülmek için verilmiş testleri sıra altında bırakmalar, hepsi çok tanıdıktı.

okuldan bu kadar bahsetmişken, izmir'de olduğumu görüp -haliyle- şaşıran insanların "ee okul nasıl gidiyor?" sorusuna yalan sallamaktan çok sıkıldım. o zaman doğruyu söyle derseniz, şahsen dertlerini insanlara anlatmayı sevmeyen birisi olarak en güzel yolun insanları sorunsuz olduğunuza inandırmak ve sürekli onları dinleyip, sorunları hakkında öneri vermek olduğunu düşünen birisiyim. o yüzden en güzel cevap "noolsun işte, bildiğiniz gibi."

kıssadan hisse internet cafe 1,500,000'muş, hepimize hayırlı olsun.

01 Mayıs, 2003

film gibi

0 Yorum  | Adsız | 23:33
en son ziyaretimin üzerinden uzun bir zaman geçen bir bara gitmiştim geçen gün. tuvaletinde, lavabonun alt kısmını metal plakalarla kapatmışlar. sarhoşken her seferinde ayağim oraya çarpardı, daaaan diye ses çıkardı. bu sefer ayıktım. pisuvarla ilgileniyordum. derken arkamdan sarhoş birisi, lavaboya doğru gitti, sonra olağan sesin gelmesini bekledim. daan sesiyle beraber ben de sırıttım, sonra da "ne güzel lan filmlerdeki gibi oldu ehe" dedim kendi kendime, ellerimi yıkadıktan sonra da, plakalardan birine tekme atıp, acaip acaip duygularla terkettim tuvaleti.

↑ Yukarý Çýk

Arþiv

Liverpool