plasticwings.org

değişik konularda yazan birkaç kişinin web günlüğü.



27 Şubat, 2003

anne, sırtıma vursana boğazıma bir şey takıldı sanırım

"ben biriyle cikiyorum artik."

konu ile ilgili link;
Aşk Acısı Çeken Eril Sinefilin Ağrı Kesicileri

konu ile ilgili quote;
"platonik aşklar sentetiktir. o yüzden çok acıtmazlar."

konu ile ilgili şarkı;
Anathema - Fragile Dreams

Note: this postscript only acknowledges that the message was
displayed on the recipient's machine. There is no guarantee that the
content has been read or understood.

26 Şubat, 2003

kişisel not

ne güzel bir yermiş burası, huzur dolu.

23 Şubat, 2003

takside episode II: taksici strikes back

çok şirin, çok güzel bir cep telefonum var ancak polifonik melodi özelliği başıma yakında büyük belalar açacak gibi geliyor. çünkü kapalı, ufak, sesiz ve bizi bir yerden başkasına para karşılığı bizi taşıyan mekanlarda çaldığında pek sevgili mekan sürücüsünün dikkatini çekiyor. bilemiyorum araç sürücülerinin ortak zevki, hobisi veya başka birşey mi ama hepside mutlaka bu konu hakkında yorum yapma ve meraklarını giderme ihtiyacı duyuyorlar. klasik "o aletin modeli kaç", "o alât ne kadar", "o melodi ney" veya "bi bakabilirmiyim" gibi soruların haricinde bir kaç gün önce araç sürücüsü ile aramızda şöyle bir dialog geçti...

t: "hün yau, ben arada sırada kahveye gidiyom vakit geçirmek, okey filan oynamak için, bizim orada Ahmet abi var, okey attımı nah böyle azıyla aynı o sesi - "doiing" gibi bir efekt ile sesi yapar - yapıyor ehuğeheğ"
d: "abi sağda kalıyım ben"

for god's sake

zaman: yürüyenin iz bıraktığı, hatta kayıp düştüğü karlı bir kış akşamı.
mekan: bol yokuşlu bir semtte ki internet cafenin yandan yemişi tarzı bir ev.
durum: yemekten sonra keyif televizyonu izlenmekte, mtv'de 'jackass night' olduğu görülüp keyiflenilmektedir. cekesciler, içlerinden birini bidonlara çarptırmak suretiyle rampadan denize sallarlar, akabinde johnny knoxville abi kendisini yerden yere atarak güler. arada nasıl olduysa ağzından "oh my god!" lafı çıkar, akabinde sayın ev sahibimizin nadide cümlesi gelir:

d: oh my god diyor herif, senin god'ın mı var lan allahsız!

ps: kar sadece evde, bir elde sigara (opsiyonel), diğerinde çay; cam önünde oturup müzik dinleyip çene çalarken güzel.

21 Şubat, 2003

oynar başlık

masa lambası arayışı içindeyken ıhlamur üzerinde yan yana duran iki dükkandan önce batı yakasındakine uğradık, iki güzel bayan bize bin bir çeşit masa lambası ve bin bir katalog gösterdi ancak aradığımız gibi bir tanesini henüz bulamamıştık. bunun üzerine doğu yakasında ki alatûrka dükkana gitmeye karar verdik ancak dükkan sahibi pala bıyıklı amca aradığımız lambadan ziyade bizim okuduğumuz okul, bölüm, yaşımız ile ziyadesinden fazla ilgilendi. aramızda geçen basit dialog da şöyleydi.

d: abi şimdi şöyle şöyle birşeyler arıyoruz.
x: güzelim bah şindi şöyle bir model var.
d: abi birazcık daha incesi ve altı olanı yok mu?
x: şindi bi de şu var, bak oynar başlıklı - bu esnada masa lambasının baş kısmının gerçekten her yöne hareket edebilecek kapasiteye sahip olduğunu bize açıklayıcı bir el hareketi ile gösterir.

bunun üzerine ancak sadece teşekkür edip dükkandan ayrılabildik, olayın şokunu halen atlatabilmiş değilim malesef ki.

19 Şubat, 2003

takside

0 Yorum  | ohanda gueros | 16:46
a: ooh fener şöyle bi on yesin de oğuzu da kovsunlar. di mi abi?
b: *abinin gözlerinden ışınlar fırlamakta, ışınlar torpidoya isabet etmektedir.*
/ torpidodda fenerbahçe sticker'ı vardır /
a: senin o dediğin dürümcü nerdeydi yahu?

kopuşlar holding

<kız> ilişkilerden bıktım, kendimi nadasa bıraktım artık.
<erkek> bu yaştan sonra çiftçi olmakta varmış.
<kız> ?!

06 Şubat, 2003

formerly known as televizyon çocuğu

divx ve mp3 olayına kendimi kaptırdığımdan beri televizyondan soğudum. eskiden eve gelir gelmez ilk işi televizyonu açmak olan birisi için çok garip bir durum bu. sadece sürekli izlenen diziler (ki onların bile tekrar bölümleri zar zor yakalanıyor) için açılır oldu meret. televizyon kumandasının bozuk olmasının da bir ilgisi olabilir mi acaba?

mtv'den uzak kaldığım günler her ne kadar benim için kayıp olmasa da popüler kültürden uzak durmamak lazım. bakınız bir melanie c, sugababes, red hot chili peppers (luv2frusciante), guano apes, calling, moloko, matchbox 20 yeni klipler çekmiş, mtv beyler kendilerine yeni şekiller edinmiş, haberimiz yok. hadi mtv'yi geçtim, geçen hafta bir yerlerde deprem olmuş, ondan bile haberim olmadı. mekiğin düştüğünü bile sözlükten öğrendim. kumandam hemen düzelmeli, eksik kalmamalıyım hiç bir şeyden.

hastalığın da verdiği sıkıntıyla bir gün içinde ikinci yazıyı yazdığımı görüp şaşırdım. günün şarkısını seçmiştim gerçi, bu da öğleden sonranın şarkısı olsun. rob thomas beye olan özlemim ve şarkının adı itibariyle; matchbox 20 - disease.

one more cup of coffee

tatil yapmak çalışmadan oturmak anlamına geliyorsa eğer, bunu sürekli uygulayan birisi olarak bile tatile ihtiyacım olduğunu düşünmek garip geliyor. bu tatilin bugün yarın gerçekleşeceğini bilmek, onu beklemek boş günleri iyice boşaltıyor. beklentili günlerin keyifli geçmemesi için eşantiyon olarak sunulan hastalık paketiyle beraber ağrılı, sızılı ve sıkıcı zamanlar geçiriyorum.

hastalanmanın etkisi midir yoksa heyecan mıdır sürekli tatlı besinlere ihtiyaç duyuyor bünyem. tadelle gofret, carte dor çilek bahçesi (ki hastalanmama büyük yardımları dokunmuştur kendilerinin), bol şekerli kahve, şeftali suyu ve içinde şeker bulunduran bilimum gıda maddesiyle besleniyorum son 1-2 gündür. sigara içmenin bile boğazıma dayanılmaz acılar vermesine inat şekerli besinler şifa niyetine lüp lüp yutuluyor tarafımca. bir de matthew perry var ki, sabahlara kadar yapılan friends izleme seanslarının en tatlı kısmı. ideal erkek tanımlamalarıma (o da neyse artık) uyduğunu farkedip ardarda 10 bölüm seyrettirebilen birisiymiş kendisi. allah sahibine bağışlasın, yoksa da seve seve sahiplenebilirim.

friends izlemekten müzik dinlemeye fırsat bulamadığımı fakettim yazıyı yazarken. o zaman günün şarkısı da her jenerikte duymaktan bıkmadığım, şu karga sesimle bile itinayla eşlik ettiğim the rembrandts - i'll be there for you olsun. ayrıca sabahları çalan telefonla uyanmak ne de güzel birşeymiş.

↑ Yukarý Çýk

Arþiv

Liverpool