plasticwings.org

değişik konularda yazan birkaç kişinin web günlüğü.



30 Haziran, 2005

kurt vs kitap

0 Yorum  | Vladivostox | 11:56
memleketin mühim dizisi kurtlar vadisi ölü sezonda da kendinden bahsettirmeye devam ediyor. hürriyet'in dizinin show'dan kanal d'ye transferini manşetten verecek kadar önemsemesinin (neden acaba!) ardından bugün internette dolaşırken gördüğüm diğer bir kurtlar vadisi eklentisi de ilgi çekici; "kurtlar vadisi-unutulmaz diyaloglar unutulmaz sözler" adlı kitap... bi iki seçme sunayım hemen:
kadın milletinin ettiği duadan bile korkacaksın! dua eder silahını kullanmazsın, beddua eder aklını kullanamazsın! velhasılı kimseden korkmasan da kadından korkacaksın!
bir kere sen birinin satmasına izin verirsen, hep satılırsın
gibi veciz ifadeler silsilesi. umalım da bu kitap insanları okumaya teşvik eder gibi sosyal içerikli bir bitiş yapayım. yani salt bir iman tazeleme olarak kalmasın...

19 Haziran, 2005

elalemin derdi bizi mi gerdi?

5 Yorum  | plush | 13:22


2005-2006 Sezonunda Real Madrid F.C kimi transfer etsin?
andriy shevchenko
francesco totti
ruud van nistelrooy
thierry henry
wayne rooney

12 Haziran, 2005

ingiltere'den babam çıksa dinlerim

1 Yorum  | plush | 13:18
nitekim de öyle oldu. türkiye'de en sevdiğim festival olan efes pilsen one love bu yıl iki ingiliz'le kalplerimizi fethetti. ama peki ian brown beklentimizi tatmin edebildi mi?

bence hayır. 42 yaşında hala taş gibi bir indie-rock yıldızı olsa da son albümü solarized'da ki muhteşem çıkışını bence stüdyoda harikalar yaratan producerine bağlı. konserde durmadan objektiflere poz veren, gözlüğünü atıyormuş gibi şakacı, tefi ile mutlu bir indie-rock starı havası çizdi.

yine de adidas superstar'ın 35. yılı için tasarladığı ayakkabısının hatrına seviyorum ben onu.

gönül ister ki başka bir ingiliz harikası oasis görelim şu topraklarda, turuncu yuvarlak gözlüklerimizin arkasından.

editörün notu: efes pilsen festivallerini sevme nedenimiz kesinlikle maddi değildir. getirdikleri insanlar için seviyoruz. her seferinde bizi hatıra eşyası krizlerine soktukları için de teşekkür ediyoruz.

10 Haziran, 2005

çocukluk sanrısı

2 Yorum  | spineless | 04:22
martın sonundaki bayrak parçalama olayından sonra binamızın önüne gönder dikip bayrak çektiler. hala her görüşümde pazartesi sabahları ve cuma akşamları apartman sakinleri olarak önünde toplanıp istiklal marşı ve andımızı okuyacakmışız gibi hissediyorum.

07 Haziran, 2005

estetik ve işlev

1 Yorum  | Erkin | 04:21
Yaşam, teorik olarak, bir disiplinler birliğinden ibarettir. Eğer ki hissiyat, bir kenara bırakılır da, rasyonel düzleme oturulup etrafa şöyle bir bakılırsa; çıkagelme, gelişme ve sonlanma, yalnızca bir sonsuzdan diğerine geçişin daimi tekrarı için varolan işlevsel öğeler olarak görünür. İşlevsellik, insanın içerisine düşegeldiği doğada adım başı karşımıza çıktığı içindir ki; tek bir tür (insan) alet yapma fikri ile ve bu fikri bilgiye çevirme yetisiyle tüm tabiat dahilinde öne çıkmayı becermiştir.

Rasyonaliteyi varoluşun elle tutulur kısmı olarak ele alırsak, diğer tarafta da şekli bir türlü belirlenemeyen, varlığı bilinen ancak tam bir tanımı olmayan, hissiyat vardır. Hissiyat, insana, yaptığı aletin işlevinin yanı sıra bir de görünümü olduğunu fark ettirmiştir.

Hızlı bir atlama yapıp ilk çağlardan modern zamanlara doğru genel bir bakış atarsak, insan yaşamında hissi bir itki ile ortaya çıkan görünümün, ilk şaşkınlığın hemen ardından, kimi kurallarla, sistematik çerçevelerle sınırlandırılmaya başladığını görürüz. Bununla beraber güzel olan, bir süre sonra "estetik" ismini almıştır. Yani insanlığın eline geçen her kavram gibi, görünüme verilen değer de aynı sürece sokulmuş, hakkında tanımlayıcı kitaplar yazılmış, kuralları belirlenmiştir. Artık estetik kavramı, ruha, kalbe hitap etmekten çok, işlevsel yönleriyle öne çıkmaktadır. Kuralına göre yapılandırılmış kompozisyonlar sokaktaki insanı mutlu etmekte, duygulandırmakta, kışkırtmakta, tahrik etmekte ve akabinde kendisine bu duyguları hissettiren markaya yöneltmektedir. Aslında duyumsamak (aisthesis) ve algılamak (aisthanestai) kelimelerinden türetme bir ad olan estetik, bu özelliğiyle zaten başından beri bir kurallar birliği, -duyusal- algının sistematik bir dökümü olduğuna işaret etmektedir. Kısacası algı beğeniye dönüşmüş, beğeni de estetiğe dönüşerek, bireyden sıyrılıp evrensel kimliğine kavuşmuştur.
Estetiğin temel tanımı Antik Çağ'da Platon tarafından felsefi işleyiş dahilinde, güzellik felsefesi başlığıyla yapılmıştır. Platon'un açıkladığı, estetikten ziyade, güzelliğe olan bakışıdır. Ona göre güzellik bir ideadır, bir özdür. Doğada güzel denen nesneler bu özden, bu ideadan pay aldıkları ölçüde güzeldirler.

Platon'dan sonra, estetiğin kendi alanına sahip bir bilim olarak tanınmasında alman filozof Alexander Gottlieb Baumgarten'ın önemli rolü vardır. 1750-58 yılları arasında yayımladığı "Aesthetica" adlı yapıtıyla güzellik bilimini temellendirmiştir. Baumgarten'a göre estetik, duyulur bilginin bilimidir, yani zihin bilgisi olan mantığın, duyusal alandaki karşılığıdır.

Platon'unkine benzer içerikçi-metafizik bir güzellik görüşü, Antik Çağ'dan yüzyıllar sonra alman idealist düşünürlerde de görülmektedir. Örneğin F. W. J. Schelling'e göre güzellik sembolik olandır, sonsuzun sonludaki aksidir. Aynı dönemin düşünürlerinden G. W. F. Hegel güzelliği "ide"nin ya da "tin"in duyusal olarak görünüşü şeklinde tanımlar. Çağdaş düşünürlerden M. Heidegger ise güzelliği varlığın gizlilikten çıkması olarak açıklamıştır. Bu da gerçek hayatta hakikate denk gelmektedir.

İçerikten yola çıkan bu anlayış objektivist güzellik anlayışının yalnızca bir yönüdür. İçerikçi-metafizik anlayışın yanı sıra, bir de doğadaki güzel nesneleri, hatta görsel sanatları temel alarak onun neden güzel olduğunu, içinde bulduğu matematik niteliklerle çözümlemeye çalışan biçimci güzellik anlayışı vardır. Bu bakışı son döneminde Platon öne sürmüştür. Ona göre güzellik doğru orantıya bağlıdır. Tıpkı onun gibi, Aristoteles de güzelliği formel-matematik olarak niteler. Düzen, simetri ve sınırlılık güzelliğin temel öğeleridir. Resim ve kompozisyon temelli bütün sanatlarda rastladığımız proporsiyon, oran ve armoni fikirleri bu düşüncenin temelidir.

Bu anlayışlardan farklı olarak subjektivist güzellik anlayışı, güzelliği objede değil, sujede yani izleyicinin bakışında arar. Felsefi görüşün ışığında I. Kant, subjektivist güzellik anlayışını objektif bir sistem haline getiren ve sujeyle birlikte, güzelliğin genel geçerliğini de savunan bir anlayış sergilemiştir. Bu demek oluyor ki; Kant, estetiğin kişisel algının, sujenin kararının bir sonucu olarak şekillendiğini belirtmektedir.
Estetik, anlamı fark edildiği günden beri neredeyse bütün gelişimini sanat felsefesi üzerinden sağlamaktadır. Sanatın anlamı ve kapsamı da tıpkı estetik gibi binlerce kez tanımlanmış, sanatçının kendisine, topluma, taklit olgusuna bağlanmıştır. Hatta yapısalcı estetik anlayışı semiyotik çerçevede, sanat yapıtını, işaret eden ile edilen arasında meydana gelen "ilgiler sistemi" olarak tanımlamıştır. (Ancak "estetik" kelimesinin günümüzdeki anlamını ve onu besleyen kuramsal alt yapıyı gözlemlediğimizde anlıyoruz ki; insanın derdi uğraştığı kavramla ilgili değildir, ama daha çok kavramın zamana dayanma gücünü zorlamakla ilgilidir.)

Günümüzde ise estetik, önceden de belirttiğim gibi, yakasını işleve kaptırmış halde, anlamında ve hatta etiğinde önemli bir değişim süreci içerisindedir. Fakat estetik ve işlev birlikteliği kimi alanlarda ne kadar çatışsalar da hem sanata, hem de endüstriye farklı katkılar sağlamaktadır. İnsanın günlük yaşamına giren ne kadar endüstri ürünü varsa hepsi estetik ve işlev ikilisinin belirli oranlarda katışmasıyla oluşuyor. Bu anlamda estetik, işleve, işlev de estetiğe dönüşebilir hale geliyor.

Postmodernizm ve Estetik
Artık modern zamanı da geride bıraktığımıza, postmodern süreç içerisinde yaşadığımıza göre "güzel"in estetik kapsamındaki yerini daha geniş bir bakışa bıraktığından da söz edebiliriz. Postmodernizm insan doğasındaki alışıldık döngünün getirisi olarak, estetik kavramını evrensel ve metafizik konumundan almış, hem sujeye, hem objeye hem de objeyi tasarlayana göre değişen bir kavram haline getirmiştir. İlk bakışta sanki kelimenin perspektifi daralmış gibi görünse de, gerçekte dünya nüfusuna ve henüz nüfusa dahil olmayan fakat olacağı varsayılan algılara dağılarak, gelişime eskisinden daha açık bir kimlik kazanmıştır. Yani kuramdan, kesinsizliğe dönüş yapmıştır. Ancak estetiğin ortaya çıkışından önceki tarihlerden farklı olarak, şimdi elimizde yıkılmayı, reddedilmeyi ya da genişlemeyi bekleyen sayısız estetik tanımı bulunmaktadır.

İşlevsellik ve Estetik
Estetik uzun zamandır, varlığını sürdürebilmek için bünyesinde işlevselliği de barındırma zorunluluğu taşıyor. Örneğin; resim, alıcı bulmak için bir sosyal sınıfa hitap etmeli ve hitap ettiği kitlenin evindeki, bürosundaki duvarın genişliği ile, rengi ile, o insanların yaşadığı hayat doğrultusunda edindikleri zevk ile iletişim içinde olmalı. Sanatçı açısından anlaşılması ve uygulanması güç bir şey olsa da, bu durum sanat ile iştigal eden ve üretimlerinden kazanç sağlayan kimselerin er ya da geç kabul etmesi gereken bir gerçektir.

Bu gerçeği kavradıktan sonraki süreçte asıl önemli olan, yapıtlarını sanatın dışında yer alan kriterleri de göz önünde bulundurarak üretme sorunsalıyla karşı karşıya kalan sanatçının, eserlerini nasıl olup da yavanlaşmaktan koruyabileceğidir.


devamı...

06 Haziran, 2005

blogum, blogsun, blog.

6 Yorum  | spineless | 23:25
üstüste köşe yazarı eleştirmeyeyim dedim ama insanın içine kurt düştü mü rahat durmak bilmiyor.

hürriyet gazetesi'nde yazan sayın yurtsan atakan, "bilen bilmeyen blog diye tutturdu" isminde bir yazı yazmıştı geçen hafta. bloglar için uygun gördüğü kelimenin "e.günlük" olduğunu, blog demeye devam ettirenlerin züppelik yaptıklarını, blogların şu anki klasik medyaya hiç bir alternatif oluşturamayıp zamanla yok olacakları gibi güzide fikirlerini sunmuş. bu kadar çok okunan bir gazetede yazan bir kişinin, insanları yanlış bilgilerle doldurmak pahasına araştırmadan, desteksiz yazılar yazması, yurtdışından bu kadar bihaber olması beni üzüyor.

neredeyse her yazdığı yazıya en az beş-on kaynak veren bloglar okuduğum için, gazeteler ve bol keseden sallamacı köşe yazarları beni tatmin etmemeye başladı, sizi bilemem.

05 Haziran, 2005

ibo wan kenobi

0 Yorum  | plush | 00:40
bazılarımızın user profillerini süsleyen çizimler 3d olmuş, star wars serisinin en komik filmi ortaya çıkmış.

a film by treehouse animation

↑ Yukarý Çýk

Arþiv

Liverpool